Bağdat’tan Endülüs’e Doğan Güneş: Ziryab
Kayıp İzlet Atlası – Hasan Mert Kaya / Yemek yeme, sosyalleşme ve eğlenme şeklini değiştirdi. Müzisyen, astronom, moda tasarımcısı ve bir gastronomi dehasıydı Ziryab.
Dünyanın ilk konservatuvarını kurdu
Armoni ve kompozisyon öğretimini içeren, zamanla daha da gelişecek olan dünyanın ilk konservatuvarını kurdu. Endülüs’te Hicaz usulü devam eden musiki makamlarını Irak makamlarıyla geliştirerek yeni formlar oluşturdu. Bazıları Batlamyus’a ait olan on binden fazla şarkı biliyordu. Müzik altyapısını tamamen yeniden düzenledi. Ölçü ve ritmik parametrelerde yeni ifade biçimleri oluşturdu. Kontrpuan ve polifoni ilk olarak Ziryab’ın kurduğu Kurtuba konservatuvarında geliştirildi.
Zengin repertuvar
Kendine özel vokal ve enstrümantal süitlerden oluşan zengin bir repertuvar geliştirdi. Musul doğumlu ve aslen Kürt olan Ziryab, ailesinin tek çocuğuydu. Asıl adı Ebu’l-Hasan Ali İbn Nafi’ydi. MS 822’de Kurtuba’daki Endülüs Emevi sarayının en önemli isimlerinden biri oldu.
Görgü kuralları geliştirdi
Ziryab, giyim ve saç modellerinde, mutfakta ve insanların yemek yeme, sosyalleşme ve eğlenme şekillerinde kalıcı yenilikler icat etti. Tasarlayıp ürettiği mobilyalarla sosyal gelenekleri dönüştürdü. Görgüsüzlük olarak gördüğü altın bardakları cam ve kristal bardaklarla değiştirdi. İspanya’ya kristal bardaklar ve deri mobilyalar getiren Ziryab’dı. Yemek masalarında masa örtüsü kullanımını ve özellikle yazın beyaz elbise giyilmesini yaygınlaştırdı. Ayrıca yeni yemek tarifleri, yeni sofra takımları, yeni terzilik modaları ve hatta satranç ve polo oyunlarını tanıttı. Başarıları sonraki nesillerin de saygısını kazandı. Tüm Kurtuba ve Endülüs’te onun saç stilleri taklit edildi. Büyük sanatçı Ziryab çok özel, egzotik ve bilinmeyen bir dizi tarifi ile de tanıtan bir gastronomi dehasıydı. Ziryab, yüzyıllarca süren kıyafet modası da başlattı. İspanya’ya kristal bardaklar ve deri mobilyalar getirdi.
Adına halen defileler yapılıyor
Elbiselerin renklerine ve modellerine göre tarihleri tam olarak belirleyerek kışlık ve yazlık elbiseleri tanıttı. Ayrıca ilkbahar ve sonbahar için yarım sezonluk elbiseler de ekledi buna. Onun aracılığıyla Doğu’nun lüksü İspanya’da tanıtıldı. Batıda adıyla halen defileler yapılacak kadar tanınıp sevilen Ziryab, ne yazık ki ülkemizde yeterince tanınıp bilinmiyor. Bugün Fas’ta halen bulunan renkli çizgili ve şeffaf, kat kat ince kumaşlar hep Ziryab’ın M.S. 822 yılında başlattığı modanın devamı. Ziryab, İslam dünyası başta olmak üzere tüm Avrupa’yı da saran bu dönüşümü gerçekleştirirken en büyük destekçisi kuşkusuz Endülüs Emevi halifelerinden II. Abdurrahman’dı.
Estetik zevkiyle sarayları süsledi
Zarafet konusunda hassastı; rafine ve lüks zevkleri ile halifelerin ve eşlerinin saraylarını süsledi. Doğu’dan getirdiği parfümler, kozmetikler, diş macunu gibi tuvalet aksesuarları ile Endülüs’te büyük etki ve hayranlık yarattı. Ziryab astronomi ve coğrafyadaki bilgisi ile de tanınan bir bilgindi. Tutkulu, heyecan dolu bir karakteri vardı. Çok meraklı ve çok soru soran, bitip tükenmek bilmeyen bir enerjiyle geçmişi araştırıp bilginin peşinde koşan biriydi. Erkek ve kadınların sofrada farklı renklerde ve kokulu peçeteler kullanmaları fikri Endülüs’te çok beğenilip yaygınlaşmıştı. Bin bir Gece Masalları’nı Avrupalılara tanıtan da yine oydu. İlk uçan insan tasarımını o çizdi. Bugün de devam eden günde 3 öğün yemek yenmesi, ana yemek öncesi yemeğe çorba ya da hafif bir başlangıç ile başlanması ve sonunda tatlı yenmesi adeti Ziryab ile başladı. Yemek masasında uyulması gereken görgü kuralları belirledi. Bağdat’tan Endülüs’e 10 bin şarkı ile geldi ki bu kuşkusuz çok ciddi ve zengin bir bellekti.
Siyah Kuş Ziryab
Bağdat’ta ünlü bir müzisyen ve Abbasi Halifesi Harun Reşid’in gözdesi olan İshak el-Mavsili’nin öğrencisiydi. Lakabı olan ve Arapça ‘Siyah Kuş’ anlamına gelen Ziryab’ı, insanlardan yabancılık duymayan ve ötüşü çok melodik olan siyah tüylü bir kuşa benzetildiği için almıştı. Ziryab, Halife II.Abdurrahman döneminde tamamen Kurtuba’ya yerleşti. Onun gelişi, II. Abdurrahman’ın kültürel yaşama verdiği önemle aynı zamana denk geldi ve birlikte Endülüs’ü açan bir çiçek gibi coşturdular. Ziryab burada benzeri görülmemiş bir şöhrete ulaştı. Büyük bir refaha kavuştu, sanatı ve yetenekleri herkes tarafından tanınıp takdir kazandı. Birçok ayrıcalığın yanı sıra aylık 200 altın dinar maaşla sarayın eğlencelerinin baş idarecisi oldu. Hiçbir maddi sıkıntısı yoktu ve çok mutluydu. Nasıl mutlu olmasın ki? 200 dinar aylık maaş yaklaşık 1 kg altın yapar. Altının gramı 1.900 TL dersek, Ziryab’ın aylık maaşı 1.900.000TL civarına denk gelir. Mutlu olmak için yeterince iyi bir rakam olsa gerek. Bu konfor ona yeteneğinin ve yaratıcılığının her türlü sınırdan kurtulması için harika bir fırsat verdi.
Onun gelişinden sonra, Cordoba’da bir zevk ve lüks yaşam rüzgârı esti. Ziryab’ı şiir ve enfes zevkle dolu bir atmosfer sardı; şarkılarını geceleri ud çalan iki hizmetçi eşliğinde besteledi. Özgürlük ve konfor onu tembelleştirmedi, aksine sürekli üreten biri kıldı.
Beşinci tel ve flamenco
Ziryab müzikte devrim yaptı. Bununla da kalmadı ve aynı zamanda yaşam tarzı ve modada da bugün de devam eden değişiklikler, yenilikler gerçekleştirdi. Müzik alanında udu İspanya ve Avrupa geneline ilk defa o getirdi. Dört telli uda, gitara “çok ruhsuz” dedi ve beşinci teli ekledi. Udun tellerinin sembolik önemini açıklarken sanatına eşi görülmemiş bir değer, neredeyse sihir verdi. İlk dört telin safrayı, soğukluğu, kanı ve karamsar ruh hallerini temsil ettiğini, beşincisini ise ruh katan bir tel olarak kabul ettiğini ileri sürdü. Ziryab’ın Kurtuba’da kurduğu konservatuarın benzerleri İşbiliye (Sevilla), Tuleytula (Toledo), Belensiye (Valencia) ve Gırnata (Granada) şehirlerinde de kuruldu ve kendisinden sonra oğulları 300 yıl boyunca bu okullarda müzik eğitim verdi. Flamenko müziğinin kurucularındandı.
Zekâsından dolayı suçlandı
Kadın ve erkeklerin başlarının iki yanına doğru uzattıkları saç modeli yerine daha kısa, kâkülü alnı örtecek kadar kısaltan ve yana bırakılan zülüflerin kulağa doğru sarktığı kısa bir saç modeli oluşturdu. Zekâsı ve hafızasının gücü nedeniyle cinlerden yardım almakla suçlandı. Harun Reşid’in huzurunda kendi uduyla söylediği şarkı halifeyi ona hayran bırakmıştı. Şarkıdaki ‘Ey uğurlu kuş gibi uçan hükümdar, sana yetişebilenler ancak yetenekli ve yaratıcı olanlardır’ sözleri çok hoşuna gitmişti. Udunun yapımındaki detaylar da halifenin çok ilgisini çekmişti. Ziryab’ın udu normal udlardan üç kat daha hafifti ve telleri yavru aslan bağırsağından özel bir teknikle kurutulup örülerek yapılmıştı. Harun’un Ziryab’a hayranlığı hocasında müthiş bir kıskançlık yarattı ve onu ölümle tehdit edip Bağdat’ı terk etmesini istedi. Ülkelerin iklimi, denizleri ve gelenekleri hakkında uzmandı. Astronomi ve yıldızlarla ilgilendi. Sıra dışı bir zekâya sahipti. Bağdat’ta başına gelen talihsizlikler ve kaderin cilveleri aslında onu Endülüs’te insanlığa katkılar sunacak bir bilge olmaya hazırlamıştı.